24 Kasım 2011 Perşembe

Üzerine Aşkı Giyinmek

Aşkın, sadece şarkılarda ve şiirlerde yaşandığı bir zamanda sevdim ben seni.
Üç kuruşluk zevkler için harcanırken insanlar, tek hazinem dedim içimde biriktirdim seni, saçının tek teline bile zarar vermeden.
Liseli aşıklar gibi elinden tutup gezerek değil, her düştüğümde elimden tutup beni kaldıracağını bilerek sevdim.
Her yalnız kalışımızda, o dudakları öpmek isteyecek kadar basitleşerek değil, o iki dudağının arasından çıkacak “canım” kelimesine dünyaları verecek kadar saf ve beklentisiz sevdim.
Hayatımda bir renk ol, heyecan kat, harcadığım vakte ortak ol diye değil, hayatım ol diye sevdim.
Ben seni kutsallaştırmak için, bütün dünya bu aşka şahitlik etsin, birileri kıskansın, dilden dile anlatılsın diye, ya da sevmek için sevmedim ben seni.
Seni bana, beni sana katarak, üzerime aşkı, yani seni giyinerek sevdim ben seni.
                                                                                                    Murat KAZANASMAZ

Bitiriş


İçime atıyorum derdimi bu aralar.
Gerçi hep içime atardım da bu kez ayrı bir atıyorum. 
Hiçbir şey koymuyor eskisi kadar biliyor musun?
Ne çekip gitmelerin, ne küsmelerin, ne de kendimden nefret ettirmelerin.
Önceleri bağımlılık yapmışken şimdi sadece bir alışkanlıksın.
Direnci arttı kalbimin, sadece bir bağışıklıksın.
Seni seviyorum diye avazım çıktığımca bağırırdım aşk meydanlarında, duymazdın.
Gamsızdın, kedersizdin, vefasızdın.
Senin için can çekişirdi bu yürek ama sen vurdumduymazdın.
Şimdilerde içime bağırıyorum nefretimi bütün organlarımı sağır edercesine.
Her hücreme seni gömüyorum başucuna mezar taşı dikmeden, iyi bilirdik demeden, hakkımı helal etmeden.
Örtüyorum toprak niyetine nefretimle üzerini ey sevgili!

Nefretin bol olsun.
                                                  Murat KAZANASMAZ 

Hayat İnandığındır

Hayat gülüp geçmektir…
Bazen düşünmek, bazen umursamamak, onu hafife almaktır.
Tüm yaşananlara inat dimdik ayakta durmaktır.
Sırt dönmektir her şeye, küsmektir, gurur yapmaktır.
Kelimeler yitirdiğinde gücünü, bir bakışla her şeyi anlatmaktır.
Masumca gülümsemektir.
Kalmamışken mecalin, inadına bir adım daha atmaktır.
Sevmektir, özlemektir, hasrettir, AŞKtır.
Sevgi yüklü bir cümledir.
Sabırla beklemektir.
Kalabalıklar içinde yalnız kalmaktır.
İçtenliktir, samimiyettir.
İki tatlı sözle dünyalara sahip olmaktır.
İçten içe bir şarkı mırıldanmaktır.
Çaresiz kalmaktır, eli kolu bağlanmaktır, SENİ SEVİYORUM diyememektir.
Hayat yalandır, hayat gerçektir. HAYAT İNANDIĞINDIR…
                                                                                        Murat KAZANASMAZ

Yoksun

Artık yarınlarımda olmayacaksın öyle mi?
Yarım yamalak mırıldandığım şarkılar,
Ellerim cebimde yürüdüğüm kaldırımlar,
Tepeden tırnağa ıslandığım yağmurlar,
Donduran ayazlar, tenimi okşayan rüzgârlar,
Kimi yetim, kimi öküz kalan duygular,
Şimdi hepsi sensiz mi kaldılar?

Yoksun! İnanmak istemiyorum.
Yoksun! İhtimal bile vermiyorum.
Yokluğuna tahammül edemiyorum.

Kendimi kandırıyorum,
Hiç olmamış gibi davranıyorum,
Sanki az sonra telefonum çalacak ve neredesin diyeceksin.
Sanki yürürken arkamdan usulca yaklaşıp omzumdan tutup kendine çevireceksin.
İnsanlardan kaçıyorum, olurda gerçeği bağıra bağıra söylerler diye,
Varlığının ihtimaliyle uyanmak istemediğim, bu kâbus biter diye.
                                                                                            
Murat KAZANASMAZ

YAR!


Adı konmamış bir şiirin satır aralarında buluyorum kendimi
Ve mecburiyete mecbur cümleler hüznümün tek sebebi.
Bir sonbahar tadında akıyor her mısra,ıslak nemli ve kederli.
Anlamsız bir hiçliğe savrulmuş duygular, her kelime sitemli.
Tedirginliğin verdiği korkuyu hissediyorum iliklerime kadar.
Ya bu yürek çok büyük,ya da bu beden bu yüreğe çok dar.
Hiç kimse bilmeyecek bu şiirde neler var,bu şiirde ne yazar.
Baştan sona pişmanlık, Şiirin adı YAR!
                                                         Murat KAZANASMAZ

Ben aşkı, senin gözlerinden içerim

İki göz üstünde, iki bakış
İki kalp, tek vücut.
Bir aşk ki, yazamadım seni süslü cümleler eşliğinde bir kağıda,
Bir aşk ki, diyemedim, anlatamadım ne kendime, ne sana.
Sus! Akışına bırak her şeyi,
Farzet ki dönmüyor dünya,
Farzet ki gündüzsüz geceler,
Farzet ki hiç bitmeyecek o an!
Bırak lal olsun dilim, yazmasın kalem,
Dönmesin dünya, Olmasın sabahlar,
Dursun peşinden koşmaktan yorulduğumuz zaman.
Bırak cevapsız kalsın sorular, kaldır at mantığını bir kenara,
Tut elinden korktuğun korkularının as şuradaki duvara.
Düşünme ne olur nerde biter? Ben mi giderim, O mu gider?
Tamam, bırak ellerimi, seni seviyorum da deme,
Sadece gözlerin kalsın gözümde ne olur!
Aşkı teninde yaşamasam da olur.
Ben aşkı, senin gözlerinden içerim.
                                                Murat KAZANASMAZ

Farklı İklimler

Farklı iklimlerde tattık sevmeyi.
Senin sadece yazların vardı.
Keyfin, neşen, coşkun, gülümsemelerin, mutluluğun…
Hayat zor geldiğinde gölgesinde dinlendiğin bahanelerin…
Oysa benim ilkbaharlarım vardı.
Sürekli filizlenen, yeşeren, bir kelebek ömründe yaşamayan duygularım. Kışlarım vardı.
Sensiz kaldığım gecelerde ayaz tutan, üşüyen, donan, kaskatı kesilen bir yüreğim.
Kar olup yağdığında üzerime, tüm umut yolları kapanan kocaman bir duygu coğrafyam.
Ve son baharlarım vardı.
Hangi atmosferden geldiği belli olmayan hüzün yağmurlarım.
Tepeden tırnağa sırılsıklam olduğum keder sağanaklarım.
Hazırlıksız yakalandığım, ahmak ıslatanlarım.
Kalbimle zihnim çatıştığında içime düşen yıldırımlarım…
Sen gününü gün ederken, benim hiç yazlarım olmadı oysa!
Yaşadığım her mevsim haram olsun, eğer sevmekten anladığın buysa!

                                                                                                Murat KAZANASMAZ